22 Aralık 2010 Çarşamba

Lokalimiz Açılıyor

Bir takım olumsuzluklar da olsa, bu dönemki yönetimin takdir edilecek işleri de var.
Meşhur sözdeki gibi.
Sezar’ın hakkı Sezar’a.

Yıllardır süregelen ve hatta bana göre camiamız adına bir utanç olan bir lokal yokluğu kısa sürede çözüldü.


Lokalimizin tüm hazırlıkları tamamlanmış , açılmayı bekliyor.
Açılış 25 Aralık cumartesi günü saat 14.00’de.
Lokalin yeri Vefa Bozacısının hemen karşı çarprazı.

Aynı gün terfi yolunda çok önemli bir maç olan Yıldırımbosna maçı da saat 10.30’da Namık Sevik stadında.

Önce rekor katılımla maçta ardından da lokal açılışında görüşmek dileğiyle.

23 Kasım 2010 Salı

Taraftar paradoksu

Vefa, her zaman benim için sığınılacak bir liman,büyüklüğü ile onurlandığım, Vefalılık ise her zaman övünç duyduğum bir mesnetti.Di’li geçmiş zaman kullanmayayım, hala daha da öyle.

Vefa , spordaki tüm kirlenmişlik ve yozlaşmışlıklara karşı bir Don Kişot edasıyla kafa tutan, prensiplerinden taviz vermemek adına klasik tabirle endüstriyelleşen futbolun nimetlerine sırtını dönen ilkeli bir cami ve spor kulübü.
102 yıllık geçmişini de bu sağlam duruşuna borçludur diye düşünüyorum.
36 senedir süper lig’den uzak olmasına rağmen hala seviliyor,tüm Türkiye’de tanınıyor,saygı ve sempati duyuluyor oluşunun altında yatan da yine bu dimdik ilkeli duruştur.
Bir nevi yaşam kaynağı,dayanak noktasıdır.

Vefa, asla ufak başarılar nedeniyle saygınlığından ödün veremez. Böyle yaparsa basitleşir, diğerlerine benzer. Benim gibi Vefa’yı kendine tüm kirlenmişliklerden ırak güvenilir bir liman olarak görenleri yıkar böyle bir durumun meydana gelmesi.

Vefa, köklü tarihine rağmen, taraftar sayısı bazında maalesef ki bugüne kadar ihmal edildi.Ancak çok az sayıdaki taraftarına rağmen çok fazla sayıda sempatizanın olduğunu da göz ardı etmemek gerek.

Özellikle genç nesillerin, (bilhassada Vefa Lisesi’nde okuyan ve mezun olanlar) Vefa ile ilgilenmesini,takip etmesini, sahip çıkmasını en çok arzulayanlardanımdır. Bu ihmalin yalnızlığını en çok hissedenlerden biriyimdir sanırım.

Son dönemde, yönetim değişikliği ile de birlikte, bazı genç kardeşlerimizin Vefa’yı desteklemeleri, Vefa’yı her şeye rağmen boş ve tepkisiz tribünlerden bir nebze kurtarmalarını keyifle karşıladık. Fakat bu arkadaşlarımızı yönlendirememiz, tribünlerde yönlendirici bir dinamik olmayışı, kardeşlerimize Vefa’yı yaşatamamız ve anlatamamız nedeniyle, aramıza yeni katılan genç Vefalılar, sahip oldukları heyecan ve “tribüncülük” özentisiyle ne yazık ki Vefa’mızın adına zarar vermeye başlamışlardır.
Burada suçun büyüğünü yine bizlere adlediyorum. Bu boşlukta, kardeşlerimiz tüm iyi niyetlerine rağmen ne yazık ki dediğim üzere Vefa’mızın bugüne kadar adının asla anılmadığı olaylarla telaffuz edilmesine neden olmaktalar.

Vefalı, kimseyle mesnetsiz tartışmalara girmez, Vefalılık değerlerine aykırı davranmaz. Büyüklüğüne yakışır davranmak, kendine “vefalı” diyen herkesin en büyük sorumluluğudur. Vefa adına sözde hareketlerle Vefa’yı lekelemek kimsenin haddi değildir. Buna göz yummak ise daha da büyük aymazlık ve sorumsuzluktur.

Yazdıklarımdan Vefa’yı kendilerince destekleyen bu genç arkadaşlarımıza karşı olumsuz bir tutumda olduğum zannedilmesin,bir taş koyandan Allah bin kere razı olsun düşüncesindeyim.
Fakat göz göre göre uyarmaktan imtina etmek, olmaz. Eminim ki, bu kardeşlerimiz, kendilerine doğru düzgün “vefalılık” değerleri anlatıldığında ona uygun davranacak, edebiyle adabıyla en coşkulu şekilde Vefa’yı desteklemeye devam edeceklerdir.

İş yine, Vefalılarda bitiyor. Vefa’ya sahip çıkalım, gururla adını yaşattığımız bu camianın çok köklü spor yuvası olan Vefa Spor Kulübü’ne layık olduğu değeri verelim.

18 Ekim 2010 Pazartesi

5.maç sonrası


İş nedeniyle maça gidemediğim için detaylı birşeyler yazamıyorum maalesef.


1-1 biten maçta, 1-0 öndeyken 75.dakikada on kişi kalmış ve maçın son dakiklarında yediğimiz golle beraberliği razı olmak durumunda kalmışız.

Takımızın golü 36.dakikada Cihat'tan gelirken,Taner 73.dakikada kırmızı kartla oyundışı kalmış.


Maçta olanlar, bilgi verirse güzel de olur hani.


Bu sonuç sonrası puan durumu



  1. Silivri 6 16

  2. Selimiye 5 13

  3. Büyükçekmece 6 12

  4. Vefa 5 11

  5. Bakırköy 6 7

  6. Gazi Mh. 6 6

  7. Yenibosna 5 5

  8. Yıldırımbosna 6 4

  9. Yonca 5 4

  10. Erok 5 3

  11. Kağıthane 5 3



13 Ekim 2010 Çarşamba

Son Durum

Yonca Spor'u beklenildiği gibi yendik. 4-2
İzleyemediğimiz bu haftaiçi maçında, anlatılana göre hakemden yana sıkıntı yaşamışız biraz.
Alehimize haksız bir penaltı ve kırmızı kart verilmiş.
Daha kritik maçlarda yaşamayız umarım böyle hatalar.

Gollerimiz : Goller : Mehmet 38'dk,Taner 41'dk,Serkan 60,75'dk

Bu arada bu Serkan iyi topçu. Yenibosna maçında takip edebilmiştim detaylı.
Bir hayli kaliteli, takıma faydası olan bir forvet oyuncusu. O maçta da bir golü vardı.
Uzun yıllardır eksikliğini hissettiğimiz bir mevkide bu sene umut veriyor.


İlk beş sıranın son puan durumu

O P
1-Silivri 5 15
2-Selimiye 4 12
3-Vefa 4 10
4-Büyükçekmece 5 9
5-Gazimahallesi 5 5

Şimdiden aslında grubun geleceği belli. İlk 4 sıradaki ekipler zirve mücadelesi yapacak ve muhtemelen lig sonunda bu dört takım yine ilk dördü oluşturacak gibi.

Bu arada bu haftasonu cumartesi günü lider Silivri ile çok önemli maça çıkıyoruz.
Bu maç Vefa Stadı'nda , yani bizim stadımızda oynanacak.
Maç saati 15.00
Şimdiye kadar ki en ciddi maçımızı oynayacağız. Bir kayıp durumunda çok şey kaybetmeyiz ama az da olsa sıkıntıya girmeye de gerek yok. Yenersek ise elde edeceğimiz avantaj yukarıda paylaştığım puan durumunda aşikar.

Bu maçta tüm Vefalılar lütfen takımlarını, gerçekten kendilerine ait olan takımlarını desteklesinler. Adımızı taşıyan stadda, asırlık camiamızın sahada tezahür eden takımını yalnız bırakmasınlar.

12 Ekim 2010 Salı

Vefa-Yoncaspor


Vefa'mız 4.maçında yarın Yoncaspor ile karşılaşacak.
Rakip kağıt üstünden bizden daha zayıf gözükse de, futbol bu.
Maç yarın 13.30'da Yeni Sahra Stadı'nda oynanacak.
Stadın yeri için Çağatay Pekdinçer ağabeyin tarifini paylaşıyorum.

"Araba ile gelenler 2.köprüden geçtikten sonra göztepe tabelasını takip ederek sapsınlar sağda metro gross market var önünden geçerek yani kadiköy yönüne devam edince optimum alış veriş merkezini görecekler hemen yanındaki yola girip devam edince stada ulaşırlar.Ayrıca Kadıköyden yeni sahra otobüs ve minibüsleri oradan geçiyor."


6 Ekim 2010 Çarşamba

Vefalı bir rica

Değerli Vefa’lılar!


Okulumuz Vefa Lisesi’nin değerini ve biz mezunlarına vermiş olduğu birikimleri anlatmaya kelimeler yetmez. Mehmet Akif ERSOY, Yahya Kemal BEYATLI, Peyami SAFA, Şemsettin GÜNALTAY, Hasan Ali YÜCEL, Hüseyin Cahit YALÇIN, Elif NACİ, Emin ONAT, Hikmet ONAT, Yusuf Ziya ORTAÇ, Dr. Adnan ADIVAR, Ekrem Hakkı AYVERDİ, Ord. Prof. Dr.Sıddık Sami ONAR, Ord. Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER, Ord. Prof. Dr. Kazım İsmail GÜRKAN, Prof. Dr. Sabahattin ZAİM, Prof. Dr. Erol MANİSALI, Prof. Dr. Tarık MİNKARİ, Prof. Dr. Orhan OKAY, Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, Prof. Dr. Haluk YAVUZER, Prof. Dr. Ekrem AKURGAL, Prof. Dr. Ali Nihat TARLAN, Prof. Dr. Ahmet KARADENİZ, Prof.Dr. Tunca TOSKAY, Tınaz TİTİZ, İslam ÇUPİ, Doğan YILDIZ, Uğur DÜNDAR, Kemal SUNAL, Gazanfer ÖZCAN, Memduh ÜN, Müjdat GEZEN, Şener ŞEN, Tevfik GELENBE ve burada ismini sayamayacağımız kadar çok ülkemizin değerli bilim, edebiyat, sanat, siyaset alanındaki şahsiyetleri bu yuvadan yetişmiştir.


Tarihi okulumuz 21.yüzyılın değerlerini yetiştirmektedir ve dünya durdukça yetiştirmeye devam edecektir.


Bizler de Vefa Lisesinden mezun olmuş bu değerli şahsiyetlerle aynı okulda okumuş olmanın gururunu taşımaktayız. Okulumuza karşı bir anlamda kendimizi borçlu hissetmekteyiz. Vefa Lisesi’nden aldığımız eğitim, kültür ve görgünün karşılığını ne yapsak veremeyiz, ama yine de içimizde okulumuza küçük de olsa bir katkı yapmak arzusundayız.


Bizler 1976 – 1977 dönemi mezunları olarak, (Yaygın bilinen adımızla “77’liler”) her iki veya üç ayda bir toplanıp, hem anılarımızı tazeliyor ve hasret gideriyoruz, hem de okulumuza yapabileceğimiz yardım ve destekleri tartışıyoruz. Aramızda oluşturduğumuz bir fonla üç yıldır, on öğrenciye karşılıksız burs vermekteyiz ve bunu gücümüz yettiğince devam ettirmek arzusundayız. Vefalılar Derneğinin tespit etmiş olduğu, ailelerinin maddi durumu yetersiz, öğrencilere verilen bu bursla, öğrenci kardeşlerimize hem maddi, hem de manevi açıdan destek olduğumuzu düşünüyoruz. Burs vermiş olduğumuz öğrencilerin başarıları karşısında, gurur duymakta ve mutlu olmaktayız. Bu öğrenci kardeşlerimizin de, ileride hayata atıldıklarında, bu günleri unutmayacak ve okulumuzda kendilerinden sonra gelecek kardeşlerine destek vereceklerine inanıyoruz.


Ayrıca, aramızda yine bir fon oluşturarak, geçen yıl okulumuzda şu anda müze olarak kullanılan salonun çürümüş olan çerçeveleri; bu yıl ise, okulumuz bahçesindeki kırılmış olan oturma yerlerini yenileyerek değiştirdik. Bütün bunları yaparken, okulumuzdan mezun olmuş tüm arkadaşlarımıza örnek olmak istiyoruz. Vefa Lisesinden mezun olmuş arkadaşlarımızın da böyle bir araya gelerek, okulumuza destek olmalarını çok arzu ediyoruz. Okulumuza yapacağımız bir “Hizmet Yarışı” ile Vefa Lisesi, adı gibi Vefalı Mezunlarıyla daha güçlü olacak ve gelecek yıllara birbirinden değerli şahsiyetler yetiştirmeye devam edecektir. Okulumuz mezunlarının dayanışmasını gören şu andaki öğrenci kardeşlerimiz de bu misyonu devam ettireceklerdir…


Bu ders yılı başında 1976 – 1977 dönemi mezunları olarak, okulumuzu ziyaret ettik ve yeni okul müdürümüz Sayın Hasan ŞEKER ile bir toplantı yaptık. Aldığımız bilgiye göre, okulumuza ek olarak alınan 30 yeni yatılı öğrenci için, bazı bürolar boşaltılarak yatakhane olarak düzenlenmiştir. Boya badananın yanı sıra, yatak, dolap, 4 yeni banyo, WC, lavabo yapılmıştır. Ayrıca eski binada öğrencilerin dinlenebilecekleri bir oturma salonu da hizmete sokulmuştur. Bunun dışında, okulun boya işleri, spor salonundaki tamiratlar ve konferans salonunda bazı tadilatlar yapılmıştır. Okul Aile birliğinde bulunan yaklaşık 60.000 TL tutarındaki bütçe tamamen bu işler için kullanıldığından, geriye başka bir fon kalmamıştır. Oysa okulumuza yeni tayin olan 5 öğretmene zimmetlenerek verilmek üzere 5 adet dizüstü Bilgisayar, dersliklerde kullanılmak üzere 5 adet Projeksiyon Cihazı, Yabancı Dil Derslerinde kullanılmak üzere 5 adet VCD Player ve yatılı öğrenci kardeşlerimizin oturma salonunda dinlenirken dinlemeleri için 1 adet Müzik Setine acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Bizim yapmış olduğumuz hesaba göre, yukarıda sözü edilen demirbaşları satın alabilmek için, yaklaşık olarak 10.000 TL gibi bir bütçe gerekmektedir.


Okulumuzun ihtiyacı olan bu demirbaşların alınabilmesi için, tüm Vefalıları dayanışmaya davet ediyoruz. Yardım etmenin ölçüsü olmaz, herkes gücü kadar yardım ederse, bu para kısa zamanda toplanır ve okulumuzun önemli bir ihtiyacı sağlanmış olur. Bazı öğrenci kardeşlerimizin harçlıklarından 5’er TL havale etmek istediklerini biliyoruz ve onların bu davranışı karşısında, etkilenmememiz mümkün değil! Tüm eski mezunlara sesleniyoruz; halen öğrenci olan kardeşlerimizden daha fazlasını yapabileceğinizi biliyoruz. Bu cihazlar için her tutardaki bağış memnuniyetle karşılanacaktır.


Aşağıda bildirilen Vefalılar Derneğinin hesap numarasına her tutarda maddi desteğinizi rica ederiz. Burs bedelleri ile karışmaması açısından göndereceğiniz havalelerin açıklama kısmına: “Bilgisayar ve cihaz alımları için” yazmanızı rica ederiz.


Vefalılar Derneği hesap numarası:

Türkiye İş Bankası Parmakkapı İstanbul Şubesi

IBAN No: TR320006400000110420648469 Hesap No: 648469


Vefalı Saygı ve Sevgilerimizle,

1976 – 1977 yılı mezunları(77’liler)

4 Ekim 2010 Pazartesi

Fikstür , Puan Durumu vs.

İstek ve lüzum üzerine ilk yarının kalan fikstürünü paylaşıyorum.
Bu haftayı bay geçiyoruz,dinleniyoruz.

4.HAFTA BAY
5.HAFTA YONCASPOR (D)
6.HAFTA SİLİVRİ
7.HAFTA YILDIRIMBOSNA (D)
8.HAFTA SELİMİYE
9.HAFTA EROKSPOR(D)
10.HAFTA KAĞITHANE

Bu arada iç saha maçlarımızı bu sezonda Namık Sevik Stadı'nda oynadığımızı belirtmek gerek.
Namık Sevik Stadı, surların hemen dibinde ulaşımı çok kolay çok sempatik bir stad.
Bilmeyenler için kısaca tarif etmek gerekirse, Abdi İpekçi Spor Salonu'nun hemen karşısında surların hemen ardında dibinde.
Çok geniş rahat ücretsiz otopark imkanı var.Ayrıca toplu taşıma ile de oldukça kolay ulaşılabilir bir noktada.

Hazır el değmişken 3.haftanın ardından puan durumunu da paylaşayım.
  1. Silivri 9
  2. Vefa 7

  3. Selimiye 6

  4. Büyükçekmece 6

  5. Yoncaspor 4

  6. Yıldırımbosna 3

  7. Kağıthane 3

  8. Gazi Mah. 2

  9. Yenibosna 1

  10. Bakırköy 1

  11. Erokspor 1

Not: 3 . haftasonu itibariyle grubun tek gol yemeyen takımı Vefa, rakip kalelere 5 gol atarken, henüz kalesinde gol görmedi.Daha zor rakiplerle mücadelelerinde de aynı performansın devamı dileğiyle.



3 Ekim 2010 Pazar

İlk 3 Haftanın Değerlendirmesi

Sezonun ilk 3 haftası geride kaldı.
2 galibiyet bir beraberlikle alnımızın akıyla çıktık.
İlk maçta bir bakıma bize benzeyen mazisini arayan, geçmişte birinci ligde kök söktüren Bakırköy’ü 3-0 yendik. Lige başlangıç adına iyi bir sonuç olmasına karşın rakibin durumuna binaen ihtiyatla karşılanması gerekir. Bakırköy’ün işi bu sene çok zor belirtmek gerek.
İkinci hafta ilk deplasman maçı grubun dişli ekiplerinden Gazi Mahallesi ileydi. Maça gidemedim.Ama duyduklarım okuduklarıma göre, bir hayli pozisyon kaçırdığımız ve oldukça sert geçen bir maç olmuş. Hatta maçın sonlarında sakatlıklar nedeniyle eksik oynamak zorunda kalmışız. Neyse ki, arzu ettiğimiz neticeyi alamasak da , bir kazaya da uğramadan atlattığımız bir hafta oldu.

Gelelim 3.haftaya.
Rakip ilk iki maçından da berabere ayrılan Yenibosna . Sarı siyahlı ekip karşısında Vefa çok zorlanmadan iki yarıda attığı birer golle 2-0 galip ayrıldı. Oynanan oyun çok parlak olmasa da , galibiyet için yeterliydi. Ancak gol atana kadar oldukça telaşlı bir performans gösterdi Vefa.
Bu görünüm, ileriki maçlar için kalemizde golü görürsek toparlayabilir miyiz tereddütlerine yol açtı diyebilirim.

Şimdilik problem yok, asayiş berkemal, her şey iyi gidiyor. Takımın gollerden sonra komple hocasına koşması takımda birlik beraberliğin göstergesi. Güzel şeyler bunlar.
Gerçi 2.golden sonra herkes hocaya koşunca , Yenibosna bu durumdan az daha faydalanıp çok fena avlıyorlardı bizi. En az bir oyuncu bu durumlarda rakip sahada kalmalı. Neyse ki değerlendiremediler Bosnalılar J

En önemli kısmı sona sakladım.
Yıllardır süregelen sorunumuz, vefalıların Vefa’ya ilgisizliği.
Yine tribünde az sayıda Vefalı takımı desteklemek üzere yerindeydi. Tabi ki aynı bildik simalar.
Küçümsemek için asla söylemiyorum, ama şunun şurasında kaç yıllık semt olan Yenibosna’nın bile çocuk mocuk 20 kadar genç taraftarı takımını desteklemek için maça geldiler.Tezahuratlar yaptılar , takımlarına moral oldular.
Bizim gibi lise kökenli bir kulübün hiç yoksa 20-30 kişilik tezahurat yapan genç bir taraftar organizasyonu olmaması çok büyük eksiklik. Kanayan yara. Adına her ne denirse o.

3 Eylül 2010 Cuma

Ölüm Grubu


Heyecan başlıyor, umuda yolculuk başlıyor.

Yine,yeni,yeniden...


Bugün grubumuz belli oldu.Tam anlamıyla ölüm grubuna düştük.Ama Vefa, zoru sever.

Bu zorlu grupta bu sene kurulan iddialı yönetimi ve kadrosuyla alnının akıyla çıkacaktır umarım.


Bu arada kısaca yeni statüden bahsedeyim.

Süper amatörde 8 grup oluşturuldu. Çift devreli lig usulü oynanan grup maçları sonrası ilk 2 sırayı alan takımlardan bir kalifikasyon grubu kurulacak. Burada tek devreli olarak maçlar oynanacak.Ancak kaç takım Bölgesel Lig'e terfi olacak, o henüz belli değil.


Gelelim grubumuza :


5. Grup

1 Gazi Mah
2 Yenibosna
3 Vefa
4 Yonca
5 Silivri
6 Yıldırım Bosna
7 Selimiye
8 Erokspor
9 Kağıthane
10 Büyükçekmece
11 Bakırköy



Bakırköy-Vefa maçları değişik olacak...


Haydi hayırlısı ...

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Duyuru


Saygıdeğer Vefalılar ;
Sizlere değişik zamanlarda ve ortamlarda VEFA CAMİASI adına seslendim,
Bu kez sizlere Vefa Spor Kulübü ile ilgili olarak yazıyorum.
Vefa Kulübümüzün Yönetimi ağırlıklı olarak Küçükpazar grubundan oluşan Bir Yönetim kuruluna devredildi. Biz Vefa Camiası mensupları olarak yeterli İlgiyi gösteremediğimizden dolayı böyle bir değişiklik gerçekleşti. Yalnız Vefa Camiası Olarak bizlere bu güne kadar oluşan borçların tasfiyesi görevi verildi. Bizlerde iyi niyetli Olarak böyle bir çalışmayı yapacağımızı ifade ettik.
Bu konuda kaynak sağlamak amacıyla 28.Temmuz.2010 Çarşamba akşamı saat : 19.00 ‘da Başlayacak olan bir gemi gezisi organize ettik. Ben tüm Vefalılardan bu Çalışmamızda bizlere destek olmalarını rica ediyorum.
Davetiyelerimizden temin edebilmeniz için aşağıda yazılı olan telefonlarımızdan bizleri aramanız yeterli olacaktır.
Tüm Vefalıları güzel bir yaz akşamı yaşamaya ve bizlere destek olmaya davet ediyorum.
İyi ve sağlıklı günler dileklerimle saygılar sunuyorum.


Hakkı Baliç


Telefonlar
Hakkı Baliç 0532 241 80 23
Özer Sarı 0532 253 52 90
Mazhar Apaydın 0532 302 21 23

Yorumsuz


Türk futbolunun köklü kulüplerinden olan ve İstanbıl Süper Amatör Küme'de mücadele eden Vefa, Celal Altındal'dan boşalan Kulüp Başkanlığı görevine Mesut Gülbaran'ı getirdi. 1872 Yılında Kurulan Tarihi Vefa Lisesinde yapılan Olağan üstü Genel kurula tek liste ile giren Mesut Gülbaran, oyların tamamını alarak tarihinde ilk kez Vefa’nın başkanlığına getirildi. Geçtiğimiz sezon yaşanan genel kurul sonrası Başkanlığa getirilen ve daha sonra listesini geriye çeken Gülbaran’nın başkanlığı bu kez tescillendi ve Vefa’nın yeni başkanı oldu. Genel Kurula Vefa’yı temsilen yaklaşık 60 kişi katılırken Genel Kurula Divan başkanı olarak Prof. Tamer Pekdinçer getirildi. Pekdinçer’in yardımcılığını ise Haluk Okan ve Av. Recep Karaoğlu üstlendi. Genel Kurula saygı duruşu ile başlandı ve daha sonra faaliyet raporları okundu. Kulübün gelir gider bilânçosunun okunmasının ardından Başkanlık seçimine geçildi. Genel kurula tek liste ile giren Mesut Gülbaran ve ekibi, oyların tamamına alarak Vefa’nın yönetimine getirildiler. 24 kişilik listenin 22 kişilik kısmı tamamlandı ve iki kişilik kontenjanı bile bile boş bırakan Mesut Gülbaran, bir haftalık süreç içerisinde iki gönüllü kişinin bu listede yer almasını beklediklerini söyledi. Kongreye ilgi azdıKüçükpazarspor’dan tanınan ve iddialı takımlar oluşturarak İstanbul Amatör Futboluna büyük rekabetler kazandıran Mesut Gülbaran, yeni sezonda bu ideallerini Vefa için gerçekleştirecek. Yılların köklü kulüplerinden olmasına rağmen Vefa’nın kongresine katılımın az olması yönetim kurulu üyelerini ve Başkan Mesut Gülbaran’ı derinden yaraladığı gözlendi. Birçok ünlüyü mezun eden vefa Lisesinin toplantı salonunun boş kalması ise, Vefa’ya olan ilginin az olduğunu göstermiş oldu. Futbolda nam salmış olan Vefa Kulübünü eski şaşalı günlerine geri getirmek için çalışmalara başlayacaklarını söyleyen başkan Gülbaran, Vefa’nın hedefinin geçtiğimiz yıllardan çok farklı olacağını, hedefkoyup işi yarım bırakmamak adına güzel işlerin altına imzalarını koyacaklarını söyledi. Tek yürek olup Vefa’yı hedeflerine taşıyacaklarını söyleyen başkan Gülbaran, ilk yönetim kurulu toplantısını Pazartesi günü saat 20.00’da Vefa Spor Tesislerinde yaparak görev bölümünü de gerçekleştirmiş olacak.


HABER-FOTOĞRAF: İBRAHİM KESKİN

4 Temmuz 2010 Pazar

Doğan Babacan

Önemli değerlere vefa adına , son günlerin popüler tartışmasından hareketle ..

Dünya kupasındaki hakem hatalarının turnuvaya damgasını vurduğu vuvuzela kadar aşikar. Bu bağlamda ilk aklımıza gelen soru da acaba kendi hakemlerimize haksızlık mı ediyoruz ve uluslar arası turnuvalarda neden hakemimiz bulunmuyor.

İşte bunu başaran tek türk hakemi.
Doğan Babacan.

Futbol yaşantısına futbolcu olarak Beşiktaş’ta bağlayan ancak esas kariyerini hakemlikte yapan Doğan Babacan, tartışmasız Türk futbolunun en kariyerli hakemi.

1974 dünya kupasında da düdük çalan hakem Dünya Kupaları tarihinin de ilk kırmızı kartını Almanya-Şili maçında Şilili oyuncuya göstererek tarihe geçer.

Esasen Doğan Babacan Beşiktaşlılığı ve kırmızı kartlarıyla Türk ve Dünya futbolunda ün salan bir hakemdir zaten. Dünya kupasından birkaç ay önce yönettiği Şampiyon Kulüpler kupası yarı finalinde Celtic-Atletico Madrid maçını yönetmiş ve bu maçta üç Madridli oyuncuyu atmasıyla infial yaratmıştır.

Kariyerinde Süper kupa finali, Dünya kupası,1972 Munih Olimpiyatları, Şampiyon Kulüpler kupası ve UEFA kupası yarı final maçları bulunmaktadır.

Üstteki resimde Dünya kupasının meşhur ilk kırmızı kartı gözükmekte..

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Edirne Vefa

Edirne’de bir Vefa Spor var.
Birkaç Edirneli güzel insanın kurduğu ve yaşattığı kulüp birden fazla branşta faaliyet gösteriyor.Bünyesindeki takımlar ve spor okulları sayesinde Edirneli gençlere spor ve Vefalılık aşkını aşılıyor.

Vefa’nın 3.ligde en son oynadığı 2000 yılında sayesinde düştüğü Edirne’de bu kulübün kurulması da çok manidar ve anlamlı. Futboldaki acımasız rekabetin ötesinde bir vefa olsa gerek bu durum.


O günlere kısaca dönersek, son maçta Vefa Bandırma ile 1-1 berabere kaldığında Edirne’de oynanan Edirne-Nişantaşı maçının skorunu beklemekteydi. Edirne’nin 5-0 öne geçtiği maç bize yarıyordu ve ligde kalmayı başarıyorduk. Ancak öyle bir şey oldu ki, o vakitten sonra Edirne ve Nişantaşı’ya yarayan tek bir skor vardı. 5-4
Maç da öyle bitti. Nişantaşı’nın 2 golü son dakikada olmak üzere son 20 dakikada şahlanarak Nişantaşı tarafından atılan gollerle.

Sonrasında mazlumum ahını almanın bedelini ağır ödedi bu iki kulüp de.
Koskoca şehir takımı Edirne şu an mücadele ettiği amatör kümede kendi şehrinden kalifiye turlarına dahi katılamıyor. Nişantaşı da yine amatör kümelerde yaşam mücadelesi veriyor.

Gelelim tekrar Edirne Vefa Spor’a.
Bu kulüp belki de geçmişte yaşanan o kara günün utancını sindiremeyenlerin vefasıyla kurulmuş bir “insani erdemler abidesi” gibi.

Çok yaşayın Edirneli Vefalılar.

http://edirnevefaspor.blogspot.com/

28 Haziran 2010 Pazartesi

Futbol, fena halde hayata benziyor

Sevgili Burcu Göknar'ın hazırladığı "Vefa" kitabıyla ilgili Cem Dizdar'ın yazısını paylaşıyorum.
İki yıl boyunca soyunma odalarından, sahalara koşturup durmuş Vefa Spor’un peşinde Burcu Göknar. Yenilginin ve hüsranın, sevincin ve umudun fotoğraflarını çekmiş. Ki, dünya daha yaşanır bir yer olsun diye...
Ahmaklığın pençesine düşmüş şu güzelim gezegen, yörüngesinden kopup uzayın derinliklerinde kaybolmuyorsa bu, dünyada hala iyi şeyler yapmak için çırpınan birilerinin yüzü suyu hürmetinedir.
Kaç zamandır fellik fellik aradığım kitabı masamın üzerinde gördüğümde, son zamanlarda sevinmeme neden olan ne az şey yaşadığımı düşündüm ilkin.
Bir kadın, Burcu Göknar, fotoğraf makinesi boynunda yaklaşık iki yıl boyunca amatör küme takımı Vefa Spor’u ve dolayısıyla o semtin insanlarını görüntülemek için dolanıp durmuş peşlerinde. Yağmurun ve güneşin altında insanların, gençlerin, yaşlıların, futbol topunun, gözyaşının, ağız dolusu sevincin, duvarların, kale direklerinin, tezahüratın, yeşil beyaz bir dünyanın siyah-beyaz fotoğraflarını çekmiş de çekmiş...
‘Önemsiz’ görüneni sahiplenmek
Bir kadın, Burcu Göknar, sanki düşünürlerin düşünürü Walter Benjamin’e kulak vermiş, bugüne dek hep yenenler açısından yazılan insan tarihini oturmuş yeni baştan ama bu kez yenilenlerin gözünden bir kez daha yazmaya koyulmuş.
Bu kadın, tuhaf, önemsiz ve gülünç gibi görünene sahip çıkarak onun içindeki cevheri açığa vurup, geleceği yeniden kurmak için sıvamış kolları.
İthal malı duyguların iştahla tüketildiği bu ahmaklık çağında, hayatı kurmak yerine onu eğlenceli bir reklam gibi izlemekle yetinen ve olan biten her şeye omuz silkip geçen televizyon çocuklarının yükünü de vurmuş omzuna...
Bir semt bilgesi; Melkon Amca
Bize, futbolun hayatın ta kendisi olduğunu bir kez daha gösteriyor Göknar’ın fotoğrafları. Vefa’nın deplasman maçlarını bile kaçırmayan ve artık bu dünyada olmayan Nejdet Örs’ü tanıtıyor fotoğraflar. Ve onun, Allah uzun ömür versin, tribündaşı futbol filozofu Melkon Taşçıoğlu’nu...
14 yaşından bu yana Vefalı olan Melkon Amca, önce renklerini sevmiş takımının. Şimdi ise, milyon eurolara yapılan transferleri rüküş bir gösteriye dönüştürmekte utanılacak bir yan bulmayan, güç ve başarı arsızı gençlere futbolun en basit ama en soylu yanını işaret ediyor yedi kelimeyle; “Biz mazlumun yanındayız; ötekileri sevmek çok kolay!” 82 yaşındaki bu semt bilgesi, takımının 6-0 yendiği bir maçın ardından başları önde soyunma odasına giden rakip futbolcuları, “Aslansınız yavrularım! Haydi çocuklarım üzülmeyin, bir dahakine kazanacaksınız” diye teselli etmeyi ihmal etmeyecek kadar derin biri. Kim kulağının, bu sözleri söyleyen bir adamın dudaklarının dibinde olmasını istemez ki!
Burcu Göknar’ın ‘Vefa’ fotoğraflarına, içine girercesine uzun uzun baktım. Tek tek insan yüzlerine... Galibiyetlerin coşkulu kahkahasına, yenilgilerin gözü yaşlı insanlığına... Taze ekmekli kahvaltılara, yoksul sokakların yenilgiyi çaresizce kabullenişlerine... Bir kere daha anladım ki, ‘futbol, fena halde hayata benziyor’ ve bize bu hayata dair çok şey öğretiyor. Anladım ki, birlikte olduğumuzda çok iyiyiz! Ve Nejdet Örs’ü artık göremeyecek oluşumuz nedeniyle bir kez daha anladım ki, sevdiklerimizle sonsuza kadar birlikte ve sağlıklı yaşamayacağız. O fotoğraflar diyor ki; “Babana sahip çık! Onunla çok zaman geçir, ondan öğrenebileceğin ne varsa öğren.” Var sen bunu, “Annene” diye de oku...Kaptan Kamil Çil elinde bir kupa taşıyor ama üzgün. Çünkü, Süper?Amatör Lig İstanbul Şampiyonası’nda Sultanbeyli’ye penaltılarla yenilmişler.?Eldeki ‘ikincilik kupası’ ama semtin birikimine gururlu bir katkı öte yandan da... 1962-63 sezonunda Vefa’da oynamış Mehmet?Ali Demiroğlu, koca bir tarihe tanıklık eden badi parmağıyla, ‘o zamanki kendi’ni gösteriyor...Bir maç daha bitmiş. Futbolcular, rutubetli sokaklarda kurumaya bırakılmış çamaşırlar, yemek kokuları, çocuk bağırışları arasında terli ve yorgun halde semte dönüyor. (Milliyet Cadde Eki'ndeki yazısıdır)

20 Haziran 2010 Pazar

Bir Vefa Hikayesi


Metin ağabeyimin hoşgörüsüne sığınarak bu anısını paylaşmak istedim.


Kendi yazdıklarıyla ...



Resimde gördüğün gibi nikah bitmiş çıkıyoruz.Fakat nikah kıyılırken olanların kimse farkında deyil.Vefanın o hafta sonu İzmirde önemli maçı var.Kafile gitmiş İzmirde Efes otelde kampta.Zannedersem benim nikah cuma günüydü.Nikah kıyılırken tabiki kimse farkında deyil.Nikahın başından beri beni ,nikahtan sonra akşam uçağıyla İzmire götürmesi için görevlendirilmiş ,o zamanki kulup müdürümüz Abidin bey ,imzayı atarken karşıdan bana uçak biletlerini gösterip sallıyor.Yani burdan doğru hava alanına oradan kafileye katılıp kampa diyor.Öylede oldu.Akşam uçağıyla Müdürle ben ayrıca gidip kafileye katıldım.Maçları oynayıp geri döndüm.O zamanlar Vefanın vazgeçemediği klas oyuncularındandım tabi.......

15 Haziran 2010 Salı

Geçmiş olsun Hakkı Başkan




Vefalılar Derneği Başkanı, Vefa Spor Kulübü yöneticisi ve eski başkanı, Vefa isminin yaşatılması için çabalayan bir avuç insanın en önde gelenlerinden Hakkı Baliç, eşi ve kayınpederi ile birlikte dün bir trafik kazası geçirmiştir.


Neyse ki, şans eseri ciddi kazayı hafif şekilde atlatarak hastanede ayakta tedavi edilen Hakkı Başkanımıza ve ailesine geçmiş olsun dileklerimi sunarım.

6 Haziran 2010 Pazar

Vahram Papazyan

Futbolun tatile girdiği bu günlerde, adımıza yakışanı yapayım, vefa gösterilmesi gerekenleri kısa kısa anayım istedim. Sıkı bir olimpiyat takipçisi olarak, bu bağlamda bahsedilmesi gereken bir isim var.
Vahram Papazyan


Osmanlı Devleti adına olimpiyat oyunlarında yarışan ilk sporcu.


Adından anlaşılacağı üzere Ermeni asıllı olan atlet, 1912 Stockholm olimpiyatlarına katılmayı kafasına koyar. O zaman şartlarında tamamen kendi olanaklarıyla antremanlarını yapan bir gazete bayiinin oğlu olan sporcu Selim Sırrı Tarcan'dan olimpiyata katılabilme ile ilgili onayı alır.Ancak Stockholm'e ulaşmak ve orada oluşacak masrafları ile ilgili kendisine bir ödenek ayrılamayağı da belirtilir.

Kendisi gibi Osmanlı'yı temsilen olimiyata katılacak olan arkadaşı Mıgırdıç Mıgıryan için bu masrafları karşılamak varlıklı bir ailenin üyesi olması nedeniyle sorun değildir. Ancak Papazyan, dar gelirli bir ailenin çocuğudur. Bu para Ermeni cemaati tarafından organize edilen ve türkçe olarak sahneye konulan bir tiyatro oyunundan elde edilen gelirle sağlanır. Bu oyunda hatta Papazyan'ın kendisi de oynar.

Papazyan ve Mıgıryan Stockholm'e vardıklarında, stadda ve şehirde Türk bayraklarının asılı olmadığını görürler. Vahram Papazyan bu durumu protesto eder ve oyunlara bu şartlar altında katılmayı reddeder. Bu protestosunu büyükelçiliğe de iletir. Sefaretin de girişimiyle bayraklar asılır ve Osmanlı sporcularının da oyunlara katılacağı duyurulur.

Sefirin eşi Vahram Bey'in yarışmada giyeceği kırmızı tşortunun üzerine bizzat kendisi beyaz ay-yıldız diker.Aşağıdaki fotoğrafta Vahram Bey sağdan ikinci.


Sporcumuz göğsünde ay yıldızlı formasıyla 1.500 metrede yarışır. O güne kadar hiç profesyonel olarak koşmayan,tamamen amatörce spor yapan Vahram Bey, yarışın son metrelerine 1. olarak girer. Ancak heyecandan olsa gerek finişe 20-25 metre kala bayılır ve yere düşer,yarışmayı tamamlayamaz. Bu esnada büyükelçimiz de koşu esnasında heyecandan tribünde duramaz ve pistin yanına kadar iner. Sporcumuzu ilk teselli olan da kendisi olur.


Diğer sporcumuz Mıgıryan da pentatlonda 4. olarak Osmanlı'yı tek başlarına bu oyunlarda layıkıyla temsil ederler.


26 Mayıs 2010 Çarşamba

Dünya Futbolunda bir "Vefalı"

Vefa’nın Türk sporuna kazandırdığı en büyük değerlerden Özcan Arkoç.

1950’li yılların sonunda Vefa’da forma giyen Özcan Arkoç, Ulusal Lig’in ilk sezonunda Fenerbahçe’ye transfer olur, ardından Beşiktaş,A.Wien ve Hamburg’da uzun yıllar kalecilik yapar ta ki 38 yaşına kadar. Bir dipnot olarak Metin Oktay’ın meşhur ağları delen golünde sarı lacivertli takımın kalesini koruyan kişi olduğunu da belirteyim.

Ünlü kaleci, Türk futbolunun en önemli mihenk taşlarından birisi.
Yıllar evvel 1960’lı yıllarda Almanya’nın o dönem en büyük takımlarından Hamburg’un kalesini 8 sene boyunca korumuş ve bir Avrupa kupası finalinde yer alan ilk Türk futbolcu ünvanını kazanmıştır.Ancak 1968 yılındaki Kupa Galipleri finalinde Trapattonili,Scala’lı Milan’a karşı 2-1 yenilirler milli kalecimizin başarılı performansına rağmen.

Ancak Arkoç’un başarıları bundan ibaret değildir.Futbolculuk yıllarında kaybettiği kupayı 2 yıl sonra yardımcı antrenör olarak yine Hamburg’la kaldırır. Aynı zamanda Avrupa kupası kaldıran ilk Türk futbol adamıdır da diyebiliriz. Hemen ertesi sezon artık 1.adam olmanın vakti gelmiştir ve efsane Hamburg takımının başına teknik direktör olarak geçer. Bu dönemde Allofs, Hurubesh, Felix Magath ve Keegan gibi ünlü oyuncuların hocalığını yapar.

Daha sonra Alman liginde başka takımları çalıştırsa da, hocalık kariyerini “benden birinci adam olmaz ama çok iyi ikinci adam olur” diyerek özetleyecek kadar da mutevazıdır.

Özcan Arkoç yanılmıyorsam yaşamını Almanya’da sürdürüyor ve efsane oyuncuları arasında bulunduğu Hamburg kulübünün üyesi. Bugün de camia tarafından muazzam saygı gören spor adamı Hamburg’un tüm maçlarını kaçırmamaya özen gösteriyor.

23 Mayıs 2010 Pazar

Nerede o güzel topçular ?

Herkesin dilinden dökülen aynı kelimeler. Özellikle belli bir yaşında üzerinde olanlardan.

Futbol eskisi kadar güzel değil artık.


Ne oyun olarak ne de ifade ettikleri açısından.
Futbol artık öyle bir noktada ki, hatanın tolere edilmediği, fizik gücün ve dayanıklılığın her şeyden muteber olduğu. Eskiden olsa şimdi topçuyum diye geçinenlerin çoğu kazma damgası yer güreş yapması için teşvik edilirdi. Haliyle jimnastikçi estetiğindeki oyuncuları izlemekle güreşçileri izlemek arasında keyif açısından fark var.


Bunda da en büyük etken dillere pelesenk olan “endüstriyel futbol” sandırım.
Futbol ticarileşmeye başladığından itibaren mağlubiyetin, hoşgörünün, işin keyif kısmının göz ardı edildiği, vahşice bir kazanma hırsının pohpohlandığı ve bu yolda her şeyin mübah görüldüğü bir süreç başladı.


Bu sebepten ne çalımlar atan bir çıktım mı 8 rakibi ipe dizen oyuncular , ne de kurtarışlarından sonra kendi tarzlarına göre yerde şovlarını yapan kaleciler var artık. Zaten kural olarak da mümkün değil kalecinin topu elinden çıkarması için gerekli süre bile belli.
her şeyin standart olduğu ortamda topçuların da standart olması kaçınılmaz zira.
Artık lakabı olan futbolcular bile yok, veya çok azlar, futbolcuların soy isimleri ile dillendirildiği günlerdeyiz.

Lüzumsuz olsa dahi, göz zevkini okşayan çalımlar bilek hareketlerinin özlemiyle kendimize sanal kahramanlar yaratmaya, suni başarı hikayeleri uydurmaya çalışıyoruz. Veya önümüze dayatılan hikayelere inanmaya telkin ediyoruz kendimizi. Bilinçaltımızda yer alan veya özlem duyduğumuz geçmişteki futbolun hakikaten bir oyun olduğu günlere atfen.

Vefa’nın büyük topçusu Galip Haktanır bu durumu çok güzel bir cümleyle özetlemişti katıldığı bir TV programında :

İyi oyuncular var ama “güzel” oyuncular yok artık.

Güzel topçulara özlemle …

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Çiko'ya kontra




Herkesin küçüklüğünden bahsederken illa eriklere, kirazlara, vişnelere dalıp bisikletle kaçması, suları cami şadırvanından içmesi, 3 korner bir penaltıysa penaltı sırasında kaleci değiştirmesi şart mıdır bilmem? Belki de fotoğraflanmayan, videolanmayan , kayıtlanmayan çocukluğumuza ait anıları romantikleştirerek daha da güzel anılara sahip olma hevesi bizimkisi.




"Şimdiki çocuklar şanslı" klişesini kalıplaştıran bir anı kaydı vardı haftasonu maç yayıncısı kanalda, yapanların bir zaman sonra anlattıklarında görsel olarak destekeleyebilecekleri. Ordaki çocukların şampiyonluğu getiren maçta tüm Türkiye'ye ünlü ağlayan kahraman Çiko'ya nazire yaparcasına, bi önceki hafta aynı hareketi yapan topçu abilerine cevap verircesine elleriyle yaptıkları ağlama taklidi bana göre şampiyonluğun en tatlı karesiydi. Halen bir süper lig maçına arkadaş topluluğuyla eriklere dalar gibi turnikelere dalarak, evin sahibinden kaçar gibi özel güvenlikten kaçarak giren çocukların olmasının sevinciydi belki de bize tatlı gelen. Eğer bir reklam çekilseydi o stadda, sanırım öylesi çekilirdi; herkesi çocukluğun saflığına döndüren, endüstriyel futbolun çarkının en sert dişlisi olan stadyuma parka, bahçeye girer gibi giren, milyon Euroluk futbolcuları değil de askere gitmek üzere olan bıçkın ağabeylerini seyredermiş gibi maç seyredip, bir de hep beraber dalga geçen o çocuklardı bence haftanın galibi. İstanbuldaki muadili koltuklara belki de mendil satmak için bile ayak basamayacak çocuklar tüm çocukluklarıyla oradaydılar, aynı sırada başka bir yerde aynı koltuklara milyarlar veren ağabeylerine ağlamamalarını salık vererek hem de, o sırada gülerek üstüne üstlük.

16 Mayıs 2010 Pazar

Fotoğraflarla Vefa'nın 100 Yılı


Bir zamanlar futbolun “4 büyükleri” arasında yer alan ve 100. kuruluş yıldönümünü sessiz sedasız kutlayan Vefa Spor Kulübü, belgesel fotoğrafçı Burcu Göknar’ın 2 yıllık çalışması sonucu bir fotoğraf albümüne dönüştü. Fotoğrafevi Yayınları tarafından yayımlanan Vefa adlı kitapta, bugün Süper Amatör Küme’de mücadele eden Vefa Futbol Takımı’nın bugününe tanıklık eden 77 siyah beyaz fotoğraf yer alıyor.Vefa adlı kitaba, dünyaca ünlü İngiliz futbol yazarı Simon Kuper’in “UEFA Yerine Vefa’nın Peşinde” adlı yazısı eşlik ediyor. Kuper, kitap için özel olarak kaleme aldığı yazısında şunları söylüyor:“Bu kitapta futbol, Şampiyonlar Ligi heyecanı değil; ama doğal arazinin bir parçası ve dolayısıyla İstanbul’un bir parçası: kar, köpekler, apartmanlar, şehrin üzerindeki bulutlar, ağaçlar, çamaşır ipleri, sahaya bakan evler ve bir cami veya bir stada bakan bir hisar. Manzara da, futbol gibi şıklığın tersi. Poz veren yok, temizlenmemiş, kartpostal değil. Öylece duruyor, futboldan ayrılmayan bir bütün olarak. Göknar, bize futbolu günlük yaşamın bir parçası olarak sunuyor. Kendi bağlamı içinde bir maç bu, Cristiano Ronaldo’nun eylem halindeki bin fotoğrafından daha az zarif ama çok daha da güzel.”Simon Kuper’in yazısına ek olarak Kıvanç Koçak da “Futbol Âlemini Ayakta Tutan Bir Vefa Hikâyesi” adlı yazısıyla kitaba katkıda bulundu. Yazısında, “Neticede aslında futbol âlemini ayakta tutan o görünmez, bilinmez, çok yakınımızdaki ama uzaktaki takımların hâletiruhiyesini, taraftarlık hallerini daha da ötesinde sahici futbolu gözlerimizin önüne seriyor Burcu Göknar. Var olsun…” diyen Koçak şöyle devam ediyor:“Buradaki fotoğraflarda gördüğümüz Vefaspor olsa da memleketin hatta dünyanın dört bir yanındaki Vefalar da, taraftarları da var olsun. Zira akıldan çıkmasın, futbolu futbol yapan, oyuna büyü katan biraz da onlar…”Kitapta,Vefa’nın efsanevi günlerini hatırlatacak birbirinden ilginç gazete kupürleri de yer alıyor. 1950'li yıllara ait bu haberlerde “Vefa 5 - Fener 1” ya da “Vefa yine Galatasaray’ı yenecek mi?” gibi başlıkları görmek mümkün.Sergiyle eş zamanlı olarak bir de fotoğraf sergisi açılıyor. 22 Mayıs - 15 Haziran 2010 tarihleri arasında Fotografevi Allianz Galerisi’nde ziyaret edilebilecek Vefa adlı sergide, kitaptaki fotoğrafların büyük bir kısmı görülebilecek.Burcu Göknar, Vefa projesiyle ilgili olarak “Burada esas izi sürülen futbol değil, –ne kadar başarıldıysa– futbol vesilesiyle, akıntıya karşı kürek çekenlerin yılgınlıkları, yasları, aşkları ve dirençleridir.” şeklinde konuşuyor.


KİTAP VE AFİŞ TASARIM: FENNİ ÖZALP


SERGİ ACILIŞ KOKTEYLİ:

22 MAYIS CUMARTESİ SAAT 18.00 - 20.00

SERGİ SÜRESİ:22 MAYIS - 15 HAZİRAN 2010

9 Mayıs 2010 Pazar

Anneler Günü


Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun.

Evlatları ile gurur duyacakları günler onların olsun.


3 Mayıs 2010 Pazartesi

Boza Günü

Her yıl mayıs ayının ilk pazar günü gerçekleşen Boza Günü bu yıl yine Vefa Lisesi'nde Vefa'da okumuş,okutmuş,spor yapmış vefalı Vefalılarca kutlandı.

Birkaç fotoğraf paylaşlım bu güzel günden.

Eski sporcularımız, Galip Haktanır, Metin Kocaoğlu ve Hacı Ali Demir
Metin Kocaoğlu, Çetin Yıldırımakın ve Galip Haktanır, ayakta Vefalılar Derneği başkanı Hakkı Baliç


Vefa spor marşının da bestekarı "kalipso kralı" Metin Ersoy




28 Nisan 2010 Çarşamba

Özlem


Bu fotoğrafı ilk gördüğüm anda çok beğendim ve etkilendim.
Fatih semtinden (Vefa da denilebilir) eski bir kare, top oynayan çocuklar arkada eski İstanbul’dan güzel bir kesit.

Ancak insanı hüzünlendiren, içini geçmişe özlemle dolduran bir tarafı da var.
Geçmişten bugüne kaybedilen değerler akla takılıyor. Ömrümün önemli bir kısmında bu fotoğraftaki yerlerde bulundum,ancak bu haline tabi yetişemedim. Fakat buna benzer arsalarda yetişme , resimdekiler gibi kuralsız ve amaçsızca top tepme şansına sahip olabildim.

Artık böyle arsalar yok şehrimizde.
Gençler,çocuklar bu şekilde bir araya gelemiyor, belki sosyalleşemiyor. Arsaların yok olması, başkaca çok muhim değerlerin de yok olmasında etken olmuştur denilebilir.
Bilgiye çok kolay ulaşılabilen buna mukabil insani değerlerin zayıfladığı günümüz dünyasında , daha az bilgili ama daha insani, bir bakıma cahil mutluluğu ile yaşadığımız günlere özlem duymak, hayatta çok şeyin sorgulanmasını da gerektiren bir unsur.

Bununla birlikte, internet kültürüne karşı arsa kültürünü yüceltmeyi , internetin imkanlarını kullanarak gerçekleştirmek ise riyakarlık veya samimiyetsizlik midir, ona da karar veremedim.

26 Nisan 2010 Pazartesi

1959

Bu sezon süper ligde hepimizin malumu alışık olmadığımız bir heyecan var, dört büyükler tabir edilen takımlar dışında bir takım şampiyonluğa çok yakın. 2000 sonrası Antep,Gençlerbirliği ve Sivas da bu mücadeleye ortak olmuştu ama bu denli gerçekleşeceğine inanç ve hazır olma durumu hiç olmamıştı.
Yıllar yıllar evvel de Bursaspor'un renkdaşı Vefa bu heyecanı tadan kulüpler arasına girmeyi başarmıştı.Hem de ulusal ligin ilk sezonu olan 1959 yılında.Süper ligin ilk sezonunda statü, kırmızı ve mavi grup olarak 2 gruptan oluşacak şekildeydi.2 grubun liderleri 2 final maçı oynuyor ve şampiyon belirleniyordu.
Grup maçlarının neticelerine göre şekillenen puan durumları aşağıdaki gibiydi.
KIRMIZI GRUP
Takım O G B M A Y P
1 Galatasaray 14 7 6 1 18 7 20 Play-off
2 Vefa 14 7 6 1 21 10 20
3 Ankara Demirspor 14 4 8 2 12 11 16
4 Göztepe 14 5 5 4 23 21 15
5 Karagümrük 14 4 4 6 17 17 12
6 Karşıyaka 14 2 6 6 13 21 10
7 Gençlerbirliği 14 1 8 5 10 18 10
8 Adalet 14 1 7 6 12 21 9
BEYAZ GRUP
Takım O G B M A Y P
1 Fenerbahçe 14 12 2 0 29 7 26 Play-off
2 Beşiktaş 14 8 2 4 22 16 18
3 Altay 14 5 5 4 18 16 15
4 İzmirspor 14 4 5 5 11 12 13
5 Ankaragücü 14 5 3 6 16 19 13
6 Hacettepe 14 5 1 8 14 20 11
7 Beykoz 14 3 4 7 17 21 10
8 İstanbulspor 14 1 4 9 6 22 6

Görüldüğü gibi, kırmızı grupta muazzam bir heyecan yaşanmış ve Vefa ile Galatasaray aynı puanda grup maçlarını bitirmişler. Kendi aralarında yapılan maçların birini Galatasaray 1-0, Vefa ise 3-1 kazanmış.

Burada bir tuhaflık sezilebilir, genel averajda da , ikili averajda da Vefa üstün olmasına rağmen Galatasaray finale kalifiye oluyor, çünkü o yıllarda averaj uygulaması atılan golün yenilen gole bölünmesiyle hesaplanıyordu ve bu durumda Galatasarayın averajı daha iyiydi.


Günümüzde alışık olduğumuz sistemlerden birisi uygulanmış olsa Vefa ligin ilk sezonunda final oynayacak belki de ilk şampiyon ünvanına erişecekti.

Bu sezonun şahsım adına tek avuntusu ilk final maçında bizi eleyen Galatasaray'da Metin Oktay'ın meşhur ağları delen golünün vuku bulması diyebilirim :)

Şaka bir yana, o dönem o şampiyonluk kazanılsa belki de Vefa, daha geniş kitleler tarafından benimsenebilir ve daha sonra yaşanacak kahredici kaderine mahkum olmayabilirdi.


13 Ocak 2010 Çarşamba

NTV Spor'daydık

09/01 cumartesi günü NTV Spor'un sevilen spor programı Yenilsen de Yensen de'ye katıldık.

Uğur Dündar ve Müjdat Gezen gibi iki Vefa Liseli duayenin katılımıyla renklenen programda taraftarlığa vefa adına Melkon Amcamız, genç taraftar kontenjanından da bendeniz katıldık.




Program sonrası aldığım tepkilere göre, programın ilk yarısından Müjdat ve Uğur Abilerin konu dışı sohbetleri genel anlamda eleştirilmekte, ikinci kısımda yani bizim dilimiz döndüğünce meramımızı anlattığımız dakikalar ise, takdir edilmekte.

İlk kısımla ilgili görüşlere katılmakla birlikte programın seyredilirliğini arttırdığı ve Vefa'nın hatırlatılmasında katkıda bulunduğu için memnunum .

NTV Spor'a da bu vesileyle tekrar teşekkür edelim efsaneyi görmezden gelmediği için .
Programa aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

12 Ocak 2010 Salı

Vira Bismillah


Bazı dostların talep ve zorlamasıyla "Vefa" genel tema olacak şekilde blog dünyasına adımımı attım. Tüm yurda ve cihana hayırlı olsun.
İlk postta "Büyük Vefa" serüveninin ilk zamanlarından kenarları yırtık solmuş bu fotoğrafı paylaşmak anlamlı olur diye düşündüm.
Kurucumuz Saim Ağabey ve sabi talebeleri.

"Vefa" isminin ağırlığı ve zorluğu altında ezilmeden daimi olmak dileğiyle ...