17 Mayıs 2010 Pazartesi

Çiko'ya kontra




Herkesin küçüklüğünden bahsederken illa eriklere, kirazlara, vişnelere dalıp bisikletle kaçması, suları cami şadırvanından içmesi, 3 korner bir penaltıysa penaltı sırasında kaleci değiştirmesi şart mıdır bilmem? Belki de fotoğraflanmayan, videolanmayan , kayıtlanmayan çocukluğumuza ait anıları romantikleştirerek daha da güzel anılara sahip olma hevesi bizimkisi.




"Şimdiki çocuklar şanslı" klişesini kalıplaştıran bir anı kaydı vardı haftasonu maç yayıncısı kanalda, yapanların bir zaman sonra anlattıklarında görsel olarak destekeleyebilecekleri. Ordaki çocukların şampiyonluğu getiren maçta tüm Türkiye'ye ünlü ağlayan kahraman Çiko'ya nazire yaparcasına, bi önceki hafta aynı hareketi yapan topçu abilerine cevap verircesine elleriyle yaptıkları ağlama taklidi bana göre şampiyonluğun en tatlı karesiydi. Halen bir süper lig maçına arkadaş topluluğuyla eriklere dalar gibi turnikelere dalarak, evin sahibinden kaçar gibi özel güvenlikten kaçarak giren çocukların olmasının sevinciydi belki de bize tatlı gelen. Eğer bir reklam çekilseydi o stadda, sanırım öylesi çekilirdi; herkesi çocukluğun saflığına döndüren, endüstriyel futbolun çarkının en sert dişlisi olan stadyuma parka, bahçeye girer gibi giren, milyon Euroluk futbolcuları değil de askere gitmek üzere olan bıçkın ağabeylerini seyredermiş gibi maç seyredip, bir de hep beraber dalga geçen o çocuklardı bence haftanın galibi. İstanbuldaki muadili koltuklara belki de mendil satmak için bile ayak basamayacak çocuklar tüm çocukluklarıyla oradaydılar, aynı sırada başka bir yerde aynı koltuklara milyarlar veren ağabeylerine ağlamamalarını salık vererek hem de, o sırada gülerek üstüne üstlük.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Endüstriyel futbola karşı çiko kültürü :))