23 Kasım 2010 Salı

Taraftar paradoksu

Vefa, her zaman benim için sığınılacak bir liman,büyüklüğü ile onurlandığım, Vefalılık ise her zaman övünç duyduğum bir mesnetti.Di’li geçmiş zaman kullanmayayım, hala daha da öyle.

Vefa , spordaki tüm kirlenmişlik ve yozlaşmışlıklara karşı bir Don Kişot edasıyla kafa tutan, prensiplerinden taviz vermemek adına klasik tabirle endüstriyelleşen futbolun nimetlerine sırtını dönen ilkeli bir cami ve spor kulübü.
102 yıllık geçmişini de bu sağlam duruşuna borçludur diye düşünüyorum.
36 senedir süper lig’den uzak olmasına rağmen hala seviliyor,tüm Türkiye’de tanınıyor,saygı ve sempati duyuluyor oluşunun altında yatan da yine bu dimdik ilkeli duruştur.
Bir nevi yaşam kaynağı,dayanak noktasıdır.

Vefa, asla ufak başarılar nedeniyle saygınlığından ödün veremez. Böyle yaparsa basitleşir, diğerlerine benzer. Benim gibi Vefa’yı kendine tüm kirlenmişliklerden ırak güvenilir bir liman olarak görenleri yıkar böyle bir durumun meydana gelmesi.

Vefa, köklü tarihine rağmen, taraftar sayısı bazında maalesef ki bugüne kadar ihmal edildi.Ancak çok az sayıdaki taraftarına rağmen çok fazla sayıda sempatizanın olduğunu da göz ardı etmemek gerek.

Özellikle genç nesillerin, (bilhassada Vefa Lisesi’nde okuyan ve mezun olanlar) Vefa ile ilgilenmesini,takip etmesini, sahip çıkmasını en çok arzulayanlardanımdır. Bu ihmalin yalnızlığını en çok hissedenlerden biriyimdir sanırım.

Son dönemde, yönetim değişikliği ile de birlikte, bazı genç kardeşlerimizin Vefa’yı desteklemeleri, Vefa’yı her şeye rağmen boş ve tepkisiz tribünlerden bir nebze kurtarmalarını keyifle karşıladık. Fakat bu arkadaşlarımızı yönlendirememiz, tribünlerde yönlendirici bir dinamik olmayışı, kardeşlerimize Vefa’yı yaşatamamız ve anlatamamız nedeniyle, aramıza yeni katılan genç Vefalılar, sahip oldukları heyecan ve “tribüncülük” özentisiyle ne yazık ki Vefa’mızın adına zarar vermeye başlamışlardır.
Burada suçun büyüğünü yine bizlere adlediyorum. Bu boşlukta, kardeşlerimiz tüm iyi niyetlerine rağmen ne yazık ki dediğim üzere Vefa’mızın bugüne kadar adının asla anılmadığı olaylarla telaffuz edilmesine neden olmaktalar.

Vefalı, kimseyle mesnetsiz tartışmalara girmez, Vefalılık değerlerine aykırı davranmaz. Büyüklüğüne yakışır davranmak, kendine “vefalı” diyen herkesin en büyük sorumluluğudur. Vefa adına sözde hareketlerle Vefa’yı lekelemek kimsenin haddi değildir. Buna göz yummak ise daha da büyük aymazlık ve sorumsuzluktur.

Yazdıklarımdan Vefa’yı kendilerince destekleyen bu genç arkadaşlarımıza karşı olumsuz bir tutumda olduğum zannedilmesin,bir taş koyandan Allah bin kere razı olsun düşüncesindeyim.
Fakat göz göre göre uyarmaktan imtina etmek, olmaz. Eminim ki, bu kardeşlerimiz, kendilerine doğru düzgün “vefalılık” değerleri anlatıldığında ona uygun davranacak, edebiyle adabıyla en coşkulu şekilde Vefa’yı desteklemeye devam edeceklerdir.

İş yine, Vefalılarda bitiyor. Vefa’ya sahip çıkalım, gururla adını yaşattığımız bu camianın çok köklü spor yuvası olan Vefa Spor Kulübü’ne layık olduğu değeri verelim.