26 Mayıs 2010 Çarşamba

Dünya Futbolunda bir "Vefalı"

Vefa’nın Türk sporuna kazandırdığı en büyük değerlerden Özcan Arkoç.

1950’li yılların sonunda Vefa’da forma giyen Özcan Arkoç, Ulusal Lig’in ilk sezonunda Fenerbahçe’ye transfer olur, ardından Beşiktaş,A.Wien ve Hamburg’da uzun yıllar kalecilik yapar ta ki 38 yaşına kadar. Bir dipnot olarak Metin Oktay’ın meşhur ağları delen golünde sarı lacivertli takımın kalesini koruyan kişi olduğunu da belirteyim.

Ünlü kaleci, Türk futbolunun en önemli mihenk taşlarından birisi.
Yıllar evvel 1960’lı yıllarda Almanya’nın o dönem en büyük takımlarından Hamburg’un kalesini 8 sene boyunca korumuş ve bir Avrupa kupası finalinde yer alan ilk Türk futbolcu ünvanını kazanmıştır.Ancak 1968 yılındaki Kupa Galipleri finalinde Trapattonili,Scala’lı Milan’a karşı 2-1 yenilirler milli kalecimizin başarılı performansına rağmen.

Ancak Arkoç’un başarıları bundan ibaret değildir.Futbolculuk yıllarında kaybettiği kupayı 2 yıl sonra yardımcı antrenör olarak yine Hamburg’la kaldırır. Aynı zamanda Avrupa kupası kaldıran ilk Türk futbol adamıdır da diyebiliriz. Hemen ertesi sezon artık 1.adam olmanın vakti gelmiştir ve efsane Hamburg takımının başına teknik direktör olarak geçer. Bu dönemde Allofs, Hurubesh, Felix Magath ve Keegan gibi ünlü oyuncuların hocalığını yapar.

Daha sonra Alman liginde başka takımları çalıştırsa da, hocalık kariyerini “benden birinci adam olmaz ama çok iyi ikinci adam olur” diyerek özetleyecek kadar da mutevazıdır.

Özcan Arkoç yanılmıyorsam yaşamını Almanya’da sürdürüyor ve efsane oyuncuları arasında bulunduğu Hamburg kulübünün üyesi. Bugün de camia tarafından muazzam saygı gören spor adamı Hamburg’un tüm maçlarını kaçırmamaya özen gösteriyor.

23 Mayıs 2010 Pazar

Nerede o güzel topçular ?

Herkesin dilinden dökülen aynı kelimeler. Özellikle belli bir yaşında üzerinde olanlardan.

Futbol eskisi kadar güzel değil artık.


Ne oyun olarak ne de ifade ettikleri açısından.
Futbol artık öyle bir noktada ki, hatanın tolere edilmediği, fizik gücün ve dayanıklılığın her şeyden muteber olduğu. Eskiden olsa şimdi topçuyum diye geçinenlerin çoğu kazma damgası yer güreş yapması için teşvik edilirdi. Haliyle jimnastikçi estetiğindeki oyuncuları izlemekle güreşçileri izlemek arasında keyif açısından fark var.


Bunda da en büyük etken dillere pelesenk olan “endüstriyel futbol” sandırım.
Futbol ticarileşmeye başladığından itibaren mağlubiyetin, hoşgörünün, işin keyif kısmının göz ardı edildiği, vahşice bir kazanma hırsının pohpohlandığı ve bu yolda her şeyin mübah görüldüğü bir süreç başladı.


Bu sebepten ne çalımlar atan bir çıktım mı 8 rakibi ipe dizen oyuncular , ne de kurtarışlarından sonra kendi tarzlarına göre yerde şovlarını yapan kaleciler var artık. Zaten kural olarak da mümkün değil kalecinin topu elinden çıkarması için gerekli süre bile belli.
her şeyin standart olduğu ortamda topçuların da standart olması kaçınılmaz zira.
Artık lakabı olan futbolcular bile yok, veya çok azlar, futbolcuların soy isimleri ile dillendirildiği günlerdeyiz.

Lüzumsuz olsa dahi, göz zevkini okşayan çalımlar bilek hareketlerinin özlemiyle kendimize sanal kahramanlar yaratmaya, suni başarı hikayeleri uydurmaya çalışıyoruz. Veya önümüze dayatılan hikayelere inanmaya telkin ediyoruz kendimizi. Bilinçaltımızda yer alan veya özlem duyduğumuz geçmişteki futbolun hakikaten bir oyun olduğu günlere atfen.

Vefa’nın büyük topçusu Galip Haktanır bu durumu çok güzel bir cümleyle özetlemişti katıldığı bir TV programında :

İyi oyuncular var ama “güzel” oyuncular yok artık.

Güzel topçulara özlemle …

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Çiko'ya kontra




Herkesin küçüklüğünden bahsederken illa eriklere, kirazlara, vişnelere dalıp bisikletle kaçması, suları cami şadırvanından içmesi, 3 korner bir penaltıysa penaltı sırasında kaleci değiştirmesi şart mıdır bilmem? Belki de fotoğraflanmayan, videolanmayan , kayıtlanmayan çocukluğumuza ait anıları romantikleştirerek daha da güzel anılara sahip olma hevesi bizimkisi.




"Şimdiki çocuklar şanslı" klişesini kalıplaştıran bir anı kaydı vardı haftasonu maç yayıncısı kanalda, yapanların bir zaman sonra anlattıklarında görsel olarak destekeleyebilecekleri. Ordaki çocukların şampiyonluğu getiren maçta tüm Türkiye'ye ünlü ağlayan kahraman Çiko'ya nazire yaparcasına, bi önceki hafta aynı hareketi yapan topçu abilerine cevap verircesine elleriyle yaptıkları ağlama taklidi bana göre şampiyonluğun en tatlı karesiydi. Halen bir süper lig maçına arkadaş topluluğuyla eriklere dalar gibi turnikelere dalarak, evin sahibinden kaçar gibi özel güvenlikten kaçarak giren çocukların olmasının sevinciydi belki de bize tatlı gelen. Eğer bir reklam çekilseydi o stadda, sanırım öylesi çekilirdi; herkesi çocukluğun saflığına döndüren, endüstriyel futbolun çarkının en sert dişlisi olan stadyuma parka, bahçeye girer gibi giren, milyon Euroluk futbolcuları değil de askere gitmek üzere olan bıçkın ağabeylerini seyredermiş gibi maç seyredip, bir de hep beraber dalga geçen o çocuklardı bence haftanın galibi. İstanbuldaki muadili koltuklara belki de mendil satmak için bile ayak basamayacak çocuklar tüm çocukluklarıyla oradaydılar, aynı sırada başka bir yerde aynı koltuklara milyarlar veren ağabeylerine ağlamamalarını salık vererek hem de, o sırada gülerek üstüne üstlük.

16 Mayıs 2010 Pazar

Fotoğraflarla Vefa'nın 100 Yılı


Bir zamanlar futbolun “4 büyükleri” arasında yer alan ve 100. kuruluş yıldönümünü sessiz sedasız kutlayan Vefa Spor Kulübü, belgesel fotoğrafçı Burcu Göknar’ın 2 yıllık çalışması sonucu bir fotoğraf albümüne dönüştü. Fotoğrafevi Yayınları tarafından yayımlanan Vefa adlı kitapta, bugün Süper Amatör Küme’de mücadele eden Vefa Futbol Takımı’nın bugününe tanıklık eden 77 siyah beyaz fotoğraf yer alıyor.Vefa adlı kitaba, dünyaca ünlü İngiliz futbol yazarı Simon Kuper’in “UEFA Yerine Vefa’nın Peşinde” adlı yazısı eşlik ediyor. Kuper, kitap için özel olarak kaleme aldığı yazısında şunları söylüyor:“Bu kitapta futbol, Şampiyonlar Ligi heyecanı değil; ama doğal arazinin bir parçası ve dolayısıyla İstanbul’un bir parçası: kar, köpekler, apartmanlar, şehrin üzerindeki bulutlar, ağaçlar, çamaşır ipleri, sahaya bakan evler ve bir cami veya bir stada bakan bir hisar. Manzara da, futbol gibi şıklığın tersi. Poz veren yok, temizlenmemiş, kartpostal değil. Öylece duruyor, futboldan ayrılmayan bir bütün olarak. Göknar, bize futbolu günlük yaşamın bir parçası olarak sunuyor. Kendi bağlamı içinde bir maç bu, Cristiano Ronaldo’nun eylem halindeki bin fotoğrafından daha az zarif ama çok daha da güzel.”Simon Kuper’in yazısına ek olarak Kıvanç Koçak da “Futbol Âlemini Ayakta Tutan Bir Vefa Hikâyesi” adlı yazısıyla kitaba katkıda bulundu. Yazısında, “Neticede aslında futbol âlemini ayakta tutan o görünmez, bilinmez, çok yakınımızdaki ama uzaktaki takımların hâletiruhiyesini, taraftarlık hallerini daha da ötesinde sahici futbolu gözlerimizin önüne seriyor Burcu Göknar. Var olsun…” diyen Koçak şöyle devam ediyor:“Buradaki fotoğraflarda gördüğümüz Vefaspor olsa da memleketin hatta dünyanın dört bir yanındaki Vefalar da, taraftarları da var olsun. Zira akıldan çıkmasın, futbolu futbol yapan, oyuna büyü katan biraz da onlar…”Kitapta,Vefa’nın efsanevi günlerini hatırlatacak birbirinden ilginç gazete kupürleri de yer alıyor. 1950'li yıllara ait bu haberlerde “Vefa 5 - Fener 1” ya da “Vefa yine Galatasaray’ı yenecek mi?” gibi başlıkları görmek mümkün.Sergiyle eş zamanlı olarak bir de fotoğraf sergisi açılıyor. 22 Mayıs - 15 Haziran 2010 tarihleri arasında Fotografevi Allianz Galerisi’nde ziyaret edilebilecek Vefa adlı sergide, kitaptaki fotoğrafların büyük bir kısmı görülebilecek.Burcu Göknar, Vefa projesiyle ilgili olarak “Burada esas izi sürülen futbol değil, –ne kadar başarıldıysa– futbol vesilesiyle, akıntıya karşı kürek çekenlerin yılgınlıkları, yasları, aşkları ve dirençleridir.” şeklinde konuşuyor.


KİTAP VE AFİŞ TASARIM: FENNİ ÖZALP


SERGİ ACILIŞ KOKTEYLİ:

22 MAYIS CUMARTESİ SAAT 18.00 - 20.00

SERGİ SÜRESİ:22 MAYIS - 15 HAZİRAN 2010

9 Mayıs 2010 Pazar

Anneler Günü


Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun.

Evlatları ile gurur duyacakları günler onların olsun.


3 Mayıs 2010 Pazartesi

Boza Günü

Her yıl mayıs ayının ilk pazar günü gerçekleşen Boza Günü bu yıl yine Vefa Lisesi'nde Vefa'da okumuş,okutmuş,spor yapmış vefalı Vefalılarca kutlandı.

Birkaç fotoğraf paylaşlım bu güzel günden.

Eski sporcularımız, Galip Haktanır, Metin Kocaoğlu ve Hacı Ali Demir
Metin Kocaoğlu, Çetin Yıldırımakın ve Galip Haktanır, ayakta Vefalılar Derneği başkanı Hakkı Baliç


Vefa spor marşının da bestekarı "kalipso kralı" Metin Ersoy